Michael Diegelmann – cometis AG
Avrupa Birliği, sürdürülebilirlik iletişimi ve raporlaması konusunda artık ciddi adımlar atıyor. Bazı kişi ve kurumlar bu değişimi eleştirerek enerjisini boşa harcarken, bazıları ise çözüm arıyor ve bu meydan okumayı bir fırsat olarak görüyor. Ben de PRGN Presents programında, Avrupa’da sürdürülebilirlik raporlamasına dair yeni düzenlemelerin kurumsal iletişim alanına getirdiği zorluklar ve fırsatlar hakkında düşüncelerimi paylaşmaktan mutluluk duydum.
Önce temelden başlayalım: Bu alandaki en önemli gelişme, Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) oldu. Bu direktif, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) temelli sürdürülebilirlik alanında ilerlemeyi uzun vadede şeffaf şekilde raporlaması gereken yüz binlerce şirketi kapsıyor.
Kurumsal İletişim Açısından Neden Bu Kadar Önemli?
Özellikle Avrupa’da sürdürülebilirlik konularına olağanüstü bir ilgi söz konusu. Hemen her şirket sürdürülebilirlik iletişiminde kendini öne çıkarmaya ya da en azından bu yönde çaba gösterdiğini kanıtlamaya çalışıyor.
Ancak, örneğin çeşitlilik konusunda kendini lider olarak konumlandıran bir şirketin iç KPI’ları (anahtar performans göstergeleri) bu imajla örtüşmüyorsa, greenwashing (yeşil badana) suçlamaları kaçınılmaz olabilir. Benzer şekilde, yenilenebilir enerji kullandığını iddia eden bir şirketin enerji tüketim verileri bu beyanla çelişiyorsa, güven kaybı yaşanabilir. Üstelik artık bu bilgiler, Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı (ESRS) kapsamında kamuya açıklanmak zorunda.
Aşırı durumlarda yanıltıcı sürdürülebilirlik iletişimi hukuki sonuçlar doğurabiliyor. İsveçli bitki bazlı süt üreticisi Oatly, belirsiz “iklim nötr” etiketi kullandığı için açılan davada 9,3 milyon Euro tazminat ödemek zorunda kaldı.
- ESG Verilerini Derinlemesine Anlamak
Kurumsal iletişimcilerin, sürdürülebilirlik iddialarının arkasındaki karmaşık verileri anlaması gerekiyor. ESRS gibi standartlar doğrultusunda şirketlerin karbon emisyonlarından çalışan çeşitliliğine kadar çok geniş bir yelpazede veri açıklaması isteniyor. Bu verilerin doğru yorumlanması ve anlatılması kritik önemde.
Örneğin bir şirket karbon ayak izini azalttığını iddia ediyorsa, iletişimciler bu azalmayı bağlama oturtabilmeli—örneğin gelirle ilişkili emisyonların nasıl geliştiğini açıklayabilmeli. Verileri gerçekten anlayan iletişimciler, şirketin sürdürülebilirlik hikâyesini hem dürüst hem etkileyici bir şekilde aktarabilir.
- Veriyi Bağlamlandırmak
Kurumsal iletişim sadece ham verileri sunmakla sınırlı değildir; bu verilerin anlam kazanmasını sağlayacak bağlamı da sunmalıdır. Örneğin bir şirket CO₂ emisyonlarını azalttığını bildiriyorsa ama bu başarının ardındaki iş süreçlerini açıklamıyorsa, paydaşlar bu veriyi yorumlamakta zorlanır. Biz bunu her yıl yüzlerce sürdürülebilirlik raporunu analiz ettiğimiz Global ESG Monitor çalışmamızda sıkça gözlemliyoruz.
İşte tam da bu noktada, iletişim uzmanlarının strateji, bilim temelli sürdürülebilirlik hedefleri ve gerçek performans arasındaki bağlantıyı kurarak fark yaratması mümkündür.
Ayrıca, veriler asla tek başına sunulmamalı. Örneğin reklam kampanyasında çeşitlilik vurgusu yapan bir şirketin, çalışan profiliyle ilgili iç verileri de bu iddiayı desteklemelidir.
Bu noktada, verilerin güvenli, sade ve kurum genelinde kullanılabilir şekilde toplanmasını sağlamak için IT uzmanlarına olan ihtiyaç hem kurum içinde hem dışında artmaya devam edecek.
- Fonksiyonlar Arası İş Birliği Kurmak
Artan sürdürülebilirlik iletişimi ve raporlama taleplerine yanıt verebilmek için, kurumsal iletişimcilerin hukuk, uyum ve finans ekipleriyle yakın çalışması gerekiyor. Özellikle finans ekipleri sayısal verilerle ilgilenmede başarılı olsa da, bu verileri kurumun hikâyesine uygun şekilde sunmakta zorluk çekebilir.
Sürdürülebilirlik raporlama kuralları karmaşıklaştıkça, kurumsal iletişim, yasal uyum ve ESG raporlaması arasındaki sınırlar da bulanıklaşıyor. Bu iş birliğini güçlendirmek, açıklamaların hem şirket değerleri hem yasal standartlar hem de paydaş beklentileriyle örtüşmesini sağlar.
- Yeni Standartları Takip Etmek
Sürdürülebilirlik raporlaması geliştikçe, iletişim profesyonellerinin yeni standartlara ve terminolojiye hâkim olması şart. Karbon fiyatlandırması, iklim yönetişimi gibi ESG konuları artık daha karmaşık ve merkezî hale geldi. Bu kavramlar artık kamuoyu gündemine giriyor ve iletişimciler bunları çok iyi anlamalı.
Yeni nesil iletişim uzmanları, geleneksel kurumsal iletişim becerilerinin çok ötesine geçen yeni bir kelime dağarcığı geliştirmek zorunda kalacak.
Sonuç
Kurumsal iletişimcilerin rolü dönüşüyor. Sürdürülebilirlik hem iş stratejisinin hem de kamuoyu tartışmalarının merkezine oturdukça, iletişim uzmanlarının da bu yeni gerçekliğe uyum sağlaması gerekiyor. Artık veri doğruluğu, yasal uyum ve anlamlandırma becerisi her şeyden önce geliyor.
Bu dönüşüme hazırlanarak ve ESG raporlamasının karmaşıklığını anlayarak, kurumsal iletişimciler şirketlerinin itibarını koruyabilir, paydaş güvenini inşa edebilir ve daha şeffaf bir dünyada uzun vadeli başarı sağlayabilir.